23 Şubat 2010

Bir Intihar Aksami

Kısacık yoğun bir akşam
herkesin yüzünün bir anıya karıştığı
yoğun bir akşam
bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde
ve bir intihar üstüne söylenti
bütün kıyıları dolaştı durdu
kısacık bir akşam

Kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam

Neyi söylesem bir kahramanlıktı
içinde azıcık buluştuğumuz
bir bulutla bir kağıt peçete arasında
kısacık yoğun bir akşam
şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam
bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve
kısacık yoğun bir akşam

Her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kısacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.

Kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam

Kim karıştırdı gerçekliğine
su terazilerindeki ensizliğin
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam

yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler...

13 Şubat 2010

Lethe

Bundan çok çok zaman önce, insanlar yalnizca bir yerde yasarmis, “unutus sehri” denilen yerde. Ismi böyleymis çünkü sehrin tam ortasindan “unutus nehri” geçermis. Yeryüzündeki bütün sular ondan gelir ve ona geri dönermis.

Bütün su parçalari ondan ayrildiktan sonra ona dayanilmaz bir özlem duyarmis, ayrildiklarinda kendilerini hatirlar, onla birlestiklerinde ise onda kendilerini unuturlarmis. Bilge insanlardan birisi bu öyküyü duydugunda kendi kendisine sunu sormus :

“ Bunlar neden kendilerini hatirlamak degil de kendilerini unutmak istiyorlar ? Neden ona özlem duyuyorlar ? ”
Buna cevap verilmeden önce anlatilmasi gereken baska seyler de varmis.
Nehre yalnizca baska su parçalari katilmazmis, insanlar da o nehre girermis ve bambaska kisiler olarak çikarlarmis. Söylendigine göre nehir herkesi kabul etmez, kabul etmediklerini kendisinde bogarmis. Baska bir bilge insan da sunu sormus :

“ Nehir neden bazilarimizi boguyor da, bazilarimiza ölümlüyken ölümsüzlügü armagan ediyor? ”
Bilgenin ölümüyken ölümsüz olmaktan kastettigi, insanlarin nehre her girislerinde geçmiste yasadigi acilari unutmalari ve yalnizca güzellikleri hatirlamalariymis. Nehir bunlarla da kalmiyor, insanlarin istedigi kaderi onlara bagisliyormus… ( Tabi bunlar sadece insanlarin anlattiklari. )
Fakat insanlarin yapmasi gereken bir seçim varmis, o da nehre ne zaman girmeleri gerektigi üzerineymis. Herkesin bir hakki varmis, ayrica nehre girecek olan bogulma riskiyle de karsi karsiyaymis.

Seçim zamani ve bogulma konusunda anlatilan çesitli hikayeler varmis, ama en yaygin olani suymus :

“ Insanlar nehre girecekleri zamani bogulmaktan korkmadiklari zaman seçmelilermis, böylece en yüce güzellikler ve sonsuz hayat onlara bahsedilirmis. Bogulmaktan korkanlar ise insanliklarindan olur, sonsuzlugun sahte bir görünüsünü yasarmis. Bogulmaktan korkmayanlar ise gerçek sonsuzluga yol alirmis, gerçek yasamin en derinlerine…”

Bunu çok çesitli sekillerde yorumlayanlar oluyormus, ama genel olarak bogulmaktan korkmayanlarin bogulmadigi düsüncesi hakimmis… Içlerinden yalniz birkaçi farkli düsünüyormus. Bunlar içinde de kendisinden en emin olan bir tanesi varmis, Lethe isminde bir genç. Düsüncesini hiç kimseye anlatmamis ve bir gün ansizin merakli bakislar altinda nehre girivermis. Onu bir daha gören olmamis. Sehir halki onun da digerleri gibi korktugundan boguldugunu düsünmüs…

Lethe suya girer girmez sonsuz isik demeti gözlerini kamastirmis, suyun içerisinde nefes alabildigini hissetmis… Akinti onu nehrin en derinlerine çekmis ve kendini birden daha önce hiç görmedigi bir yerde buluvermis. Etrafina toplananlardan bazilarini tanimis, önceden boguldugu düsünülen kisilermis bunlar…

“ Neden bu kadar geciktin ?” demis içlerinden biri.

Lethe sasirmis ve herhangi bir cevap verememis.
Baska bir kisi devam etmis :

“ Biz gerçekten bogulmaktan korkmayanlariz, tam anlamiyla nehirde kendini unutmaya hazir olanlariz . ”

“Anliyorum ama neden bu saklaniyor digerlerinden ? “

“ Kimseden bisey saklandigi yok, sadece herkes kendisi bulmak zorunda, hepsi bu. Kimseye sahip olmadigi sey verilemez.”

Lethe’ nin geldigi bu yerde insanlar çok mutluymus, kötülük ve çirkinlik orada adeta hiçlige devinmis, yok olmus. Lethe hiç gecenin gelmedigi yerde, digerlerinin de bundan haberdar olmasi gerektigini düsünüp durmus. Ve suya tekrar girmis, bundan sonrasini pek hatirlamiyor ama uyandiginda kendisini unutus sehrinde buluvermis…Kendine geldiginde, ona ne oldugunu sormus :
Sehir halkindan birisi onun bogulmak üzereyken kurtarildigini söylemis.
(Aslinda Lethe’ nin suda boguldugunu düsünmüslerdi, fakat unutus nehri bunu onlara unutturmus ve zihinlerine baska bir durumu yazmisti.)
Lethe bu cevap karsisinda sasirip kalmis, ve buna inanmak istememis.
Hiç gece olmayan yerin olmadigini düsünmek onu çildirtmis, artik hiç kimsenin ona inanmayacagini biliyormus, gene de bazi kisilere anlatmis. Anlattigi kisiler onunla alay edip, çildirdigini düsünmüsler. Sehir halkinin da görüsüyle onu bir yere kapatmislar, oradan ölünceye kadar hiç çikartilmamis…O sehirde olup da ölen tek kisi oymus!

Unutus irmaginin ismini Lethe’ den aldigi söylenir, bu hikayeyle nehir ve Lethe özdes olmustur. Lethe “kendini” nehirde birakmis, çildirmistir. Nehir ise Lethe’ nin bu durumuna üzülür, onu tekrar gecenin olmadigi sehre de götüremeyecegini bilmektedir.Ve onun ismini alarak onu ölümsüzlestirir, artik nehrin ismi Lethe olmustur. Böylece unutus irmaginda ölen tek kisi “kendini” unutus irmaginda yeniden bulmus ve ölümsüzlügünü kazanmistir.
Öykü böyle sonlaniyor ama Bilgelerin sordugu sorulara da yanit vermeliymisiz, yoksa bizde o nehirde bogulurmusuz…( aslinda böyle yaparsak ölümsüzlüge bile kavusabiliriz.)
Ilk soruya söyle yanit verilebilir, su parçalari nehirden ayrildiklarinda kendilerini hatirliyormus ama zamanla bu hatirlama etkisini yitiriyormus ve nehre geri dönüp kendilerini tamamen unutmak istiyorlarmis, çünkü hatirlama etkisini yitirdikten sonra onlari nehre karsi dayanilmaz bir özlem sararmis. Özlem ancak onunla bütünlesince son bulurmus, nehre girdikleri anda kendilerini unuturlarmis ama nehre ilk girdiklerinde “kendiyi” yani kendilerini hatirlamalari gerekirmis ki “kendilerini” unutabilsinler… Orasi hem “kendi” olduklari hem de “kendilerini” yitirdikleri tek yermis.
Ikinci soruya ise söyle karsilik verilebilir. sehirdekiler ölümsüzlügün yani tüm mutluluklarin kendilerine; bogulmadiklari için, bogulmaktan korkmadiklari için verildigini düsünürmüs, ama aslinda durum tam tersiymis. Öyle ki asil korkanlar onlarmis ve gerçeklerden habersiz olarak sahte bir dünya içerisinde yasamaktaymislar. Bogulanlar ise gerçek hayata gözlerini açanlarmis aslinda, gerçekten korkmayanlar ve kendi kaderlerini kendileri yaratmayi göze alanlarmis!
Ama en önemli noktayi unutmak bu sirlari anlatana hiç yakismazmis :
O da suymus :
“Gecenin hiç olmadigi yerde kendi kaderlerini kendileri yaratmayi seçenler yasarmis ve onlar gerçekten de ölürmüs. Çünkü sonsuzluk sonluluk olmadan yasanmazmis. Lethe nehrinin kenarinda yasayanlar ise kendilerini aslinda olmayan kadere biraktiklari için gerçek hayata hiç yaklasamayanlarmis, onlar sonsuzlugu sonlu olmadan yasamak isteyenlermis ve korkmadiklarini söyledikleri halde kendilerinden en çok korkanlarmis…”



10 Şubat 2010

Que diras-tu ce soir, pauvre âme solitaire

Okuldaki hhmmm... evet 8. yilimi bitirmek uzereyim. Ilk defa kendimi okuldaki ilk gunlerimdeki gibi yabanci hissediyorum. Gitme vakti geldi Bogazici. Ezgi'nin Gunlugu dinlerken zevk alamiyorsam, spor yapmak icin birilerini gaza getirecek hevesim yoksa, şişmanlik artik komik degilse, bana artik yeni arkadaslar vermek yerine onlari benden almaya basladiysan ve artik ev sahibi gibi degil de misafirmisim gibi oturuyorsam, aşk bitti ve saygi da bitmeden seni terk etme vakti geldi demektir.

Tabii "her kadin" gibi tutunacak baska bir dal bulmadan seni birakamam, biliyorsun...