20 Ocak 2008




Martim var benim artik. Kafeste falan degil hem de gokyuzunde(ydi)
















Bir suredir booyyle yatiyor ama, cani ucmak istemiyor. Hissediyor odadaki kasveti tabii, ya da bendeki umitsizligi.

Onun yeniden ucmasini istiyorum ama olmuyor, cirpmiyor kanat, cirpamiyor...












Bu bloga ilk baslarken, pek duyulmasin istiyordum adresi kendi kendine konusur gibi kendi kendine konusmamak icin. Sonra sonra bir, iki uc derken artik herkes biliyor blogumu hatta Facebook'ta bile yaziyor blogum.

Sanirim o donem bu blogu asil acma amacima cok ihtiyac duymuyordum en azindan simdikinden azdi. Simdi ise dile getirmenin zor oldugu seyleri parmaklarin anlatmasina ihtiyac duyuyorum. Bazi seylerin yavas yavas ve tek tek iyi gidebilmesine karsin, herseyin aynı anda ve hiphizlica tepetaklak olmasini anlatsin istiyorum mesela parmaklarim. Mesela hayatta hicbir yere gelemeyecegin korkusunu anlatsin, belirsizliklerden ne kadar nefret edersen o kadar arttigini, yalnizligi yalnizliktan hem korkup hem hem nefret ederken bir insanin kendini nasil daha cok yalnizlastirdigini.

Ben gene kendi kendime konusur gibi yapiyim en iyisi...

Hiç yorum yok: