18 Nisan 2007

Kıyıdan

Ece Temelkuran, tanimayanlar varsa bir tanissinlar. Abim tanistirdi beni onunla. Abisi olmayanlar da bu vesileyle belki merak edip tanisirlar onunla. Bence sevecekler onu. Aslinda eminim onun umrunda degil sevilip sevilmeyecegi cunku sen sensen de sevmesen de o yazmaya devam edecek.

Milliyet'e bugun gene guzel satirlar birakmis. madem ki blog kisisel bir sey, ben de canimin istedigi seyi koyabilirim buraya (sosyal mesaj; elbette din dil irk cinsiyet ayrimi yapmayan seyler, degil mi?)

Utanmadan! Korkmadan!

İstanbul'daki entelektüel çevreler, ekseriyetle, Ankara'da yapılan mitingden pek hoşlanmadılar. Hrant'ın ölümünün ardından yükselen milliyetçi, hatta ırkçı dalgaya çanak tutan militarist, neredeyse faşizan mitinglerin, tepkilerin bir devamı olduğunu sandılar. Oysa miting, laiklik saplantılı ve onun kadar önemli başka hiçbir derdi olmayan orta sınıfın hezeyanı şeklinde cereyan etmedi. Miting, önemli oranda militarist değildi. İnsanlar bağırıyordu:"Ne postaldır ne takunya, cumhurundur Çankaya!"Yani halktır (cumhur) Çankaya. Ankara'daki miting, son on yıldır "halk" kavramının değiştirilmeye çalışılan içeriğine bir cevap gibiydi. Tayyip Bey'in veya benzerlerinin ağzında mutlaka dindar, mutlaka muhafazakâr; Mehmet Ağar ve benzerlerinin ağzında mutlaka milliyetçi, mutlaka toplu tüfekli bir anlamı olan "halk" kavramının içini başka bir biçimde dolduruyordu miting. Kim bu halk peki? Ne istiyor?

Kürsünün değil, meydanın mitingi
Bu insanlar ve bugün Türkiye'de büyük bir çoğunluk utanmadan ve korkmadan yaşamak istiyor. Takunyadan ve postaldan korkmadan; ülkede olup bitenlerden dolayı utanmadan. Çocuklarının bir gün bir otobüste hep birlikte öleceğinden korkmadan; o çocukların yaşatılamadığı bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanmadan. Yoksul kalmaktan korkmadan ve açlıktan ölen insanların yaşadığı bir ülkede tok olmaktan utanmadan. Gündelik hayatın kadınlara getirdiği ve giderek sertleşen fiili "kapanma" mecburiyetinden korkmadan ve ne açık ne kapalı olmaktan utanmadan.
Hasbelkader iktidara gelmiş muhafazakâr Müslüman hükümetin bir cumhurbaşkanı çıkarıp memlekette ipleri germesinden korkmadan ve bu gerilimden çıkacak azgelişmiş ülke patırtısından utanmadan. Nereden baksanız "72 buçuk millete karşı" verilmiş bir mücadeleyle kurulmuş, toprağını, kuşaklar boyunca daha aydınlık, daha eşit, daha adil bir ülke için ölen gençlerin gövdeleriyle biriktirmiş bir ülkenin buna hakkı vardır: Utanmadan ve korkmadan yaşamaya. Bu miting bunu söylemek isteyen insanların mitingiydi. Bu miting, esasında orada konuşma yapanların değil, utanmak ve korkmak istemeyenlerin mitingiydi.

Ülkeyi kim yönetecek?
Bayrak, son yirmi yedi yıldır ekseriyetle "kurt işareti" ve sarkık bıyıklarla eşleştirilmiş olabilir. "Atatürk" yıllarca memleketin gördüğü en faşist düzenin koruyucu paket kâğıdı olarak kullanılmış olabilir. Ne ki miting, nasıl "halk" kavramının içeriğini değiştirmeye doğru bir adım attıysa aynı zamanda bu referansların da anlamını bir parça değiştirerek "sivilleştirdi". Bugün bu sivil öfkeyi kim örgütlerse bu ülkeyi bundan sonraki dönemde o temsil edecek

Kim yoksulların öfkesine güçlü, bilekli, yürekli cümleler verebilirse...
Kim laiklik kaygısıyla yoksulluk kaygısını aynı politik hareket içinde taşıyabilirse...
Kim Kürtlerin kimlik kaygısıyla Türklerin kimlik kaygısını aynı, kansız dilden konuşturabilirse... Kim üniversitelerin önünde bekleyen başörtülü kızların derdiyle Çankaya'ya başörtülü eşlerini sokmaya ant içmişlerin derdinin aynı kıymette olmadığını anlatabilirse...
Kim "ülkenin" ölümle değil, hayatla beslenen toprak olduğuna, çocukların şehit olmak için değil, insan olmak için doğurulması gerektiğine inanırsa...
Kim bu ülkede korkmadan, utanmadan ve her şeye rağmen birlikte yaşamayı isteyen insanları birbiriyle buluşturmayı becerirse bu ülkeyi o yönetecek. Bu halkı temsil etmeyi o hak edecek.

Hiç yorum yok: